22 Aralık 2012 Cumartesi

Gürültü, Ayılık ve Uygarlık...

Geçen sene Bursa Karacabey'de gerçekleştirilen ve sokaklarda dans ettirilen ayıların doğal hayata kavuşturulması gibi uygar bir düşünceyle kurulan ayı barınağındaki Yaban Hayatı Kurtarma ve Rehabilitasyon Merkezi'nin açılışı sırasında, dev kolonlardan 3 saat boyunca müzik çalınıp halk oyunları oynanmış, konfetiler patlatılarak mikrofonlardan yüksek sesle konuşmalar yapılmış. Gürültüden korkup tedirgin olan 62 ayıdan genç olanlar ormanın içerilerine doğru kaçmış. Barınak yetkililerinden birisi hayvanların davranışlarının tören sonrası farklılaştığını belirtmiş ve şöyle demiş "Doğal yaşam alanını miting alanına dönüştürdük. Genç ayılar ormana kaçtı. İlgiden ve sesten rahatsız olan 2 yaşındaki aslan ise kafesinde sürekli koştu. O günün etkisinden kurtulamıyorlar." Kabalık ya da bir şeyin abartılarak yapılması durumuna amiyane tabirle ayılık diyoruz. Tam paradoksal bir durum. 



Anlamayı bütün hayvanlar için ortak bir özellik, aklı da insanı yansıtan bir özellik olarak gören filozof Schopenhauer şöyle demiş: "Uzun zamandır şuna inanıyorum, insanın dayanabileceği gürültü miktarı ile zihinsel yetileri arasında ters orantı vardır. Kapıyı eliyle yavaşça kapatmak yerine gürültüyle çarpan bir insan yalnızca terbiyesiz değil, aynı zamanda da bayağı ve dar görüşlüdür. Ancak düşünen canlıların bilincine ıslık çalmak, kahkahalar atmak, bağırıp çağırmak, çekiçle ya da kırbaçla vurmak suretiyle dalıverme hakkını kendinde bulan tek bir kişi bile kalmadığı zaman uygar olabiliriz..." 

Kim okuyacak şimdi bunları, bana hikaye anlatma diyenler için yazımı 1962 yapımı muhteşem bir Rus animasyonunu paylaşarak bitiriyorum.
Sessizce, mümkünse kulaklıklarınızı takarak izleyin.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder